Baş Ağrısı: Kapsamlı Bir İnceleme

BAŞ AĞRISI

1. Baş Ağrısına Giriş (Introduction to Headache)

Baş ağrısı, genel popülasyonda %48,9 gibi yüksek bir oranda görülen, sinir sistemi bozuklukları arasında en yaygın olanlardan biridir . Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yaşam boyu baş ağrısı deneyimi olan kişilerin oranı yaklaşık %90’dır . Bu yaygınlık, baş ağrısını küresel bir sağlık sorunu haline getirmekte ve migrenin dünya çapında en fazla engelliliğe neden olan ikinci durum olması bu durumu daha da önemsemektedir . Baş ağrısı, her yaştan, ırktan ve sosyoekonomik düzeyden insanı etkilemekle birlikte, kadınlarda daha sık görülmektedir . Bazı baş ağrıları son derece yıpratıcı olabilir ve bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyerek sağlık hizmetlerine ve dolaylı olarak genel ekonomiye büyük maliyetler yükleyebilir .  

Baş ağrısı, birinci basamak sağlık hizmeti başvurularının önemli bir nedenini oluşturmakta, nöroloji uzmanlarına yapılan sevklerin ve acil tıbbi kabullerin de önemli bir kısmını teşkil etmektedir . Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), baş ağrısını en fazla engelliliğe neden olan ilk 10 durum arasında sıralamaktadır ve kadınlarda bu durum ilk 5’te yer alarak artrit ve diyabetle benzer, astımdan ise daha kötü bir etkiye sahip olduğu belirtilmektedir . Sadece migrenin Birleşik Krallık’ta her yıl 25 milyon iş günü kaybına neden olduğu ve ekonomiye doğrudan sağlık harcamalarının yanı sıra yaklaşık 2 milyar sterlinlik dolaylı bir maliyeti olduğu tahmin edilmektedir . Migren atağı sırasında hastaların %75’inin fonksiyonel engellilik bildirmesi ve %50’sinin sosyal yaşamları üzerinde büyük etkisi olan aile ve arkadaşlarından yardım alması, bu durumun bireysel yaşam kalitesi üzerindeki etkisini nicelendirmeyi zorlaştırmaktadır . Küresel olarak aktif baş ağrısı bozukluğunun tahmini yaygınlığı %52,0, migrenin %14,0 ve gerilim tipi baş ağrısının (GTBA) %26,0 olarak belirlenmiştir . ABD’de ise her 6 yetişkinden ve her 5 kadından yaklaşık biri, üç aylık bir süre içinde migren veya şiddetli baş ağrısı yaşamaktadır . Baş ağrısı, acil servis ziyaretlerinin sürekli olarak dördüncü veya beşinci en yaygın nedenidir . Bu istatistikler, baş ağrısı bozukluklarının toplum sağlığı açısından ne kadar önemli bir sorun olduğunu açıkça göstermektedir.  

Baş ağrıları genel olarak primer ve sekonder olmak üzere iki ana kategoriye ayrılır. Primer baş ağrıları (migren, gerilim tipi baş ağrısı ve küme baş ağrısı gibi) tüm baş ağrılarının yaklaşık %98’ini oluşturur . Bu baş ağrıları, altta yatan başka bir tıbbi durumla ilişkili olmayan baş ağrılarıdır . Sekonder baş ağrıları ise altta yatan tıbbi bir durumun sonucu olarak ortaya çıkar ve ciddi hatta yaşamı tehdit edici olabilirler . Bu nedenle, sekonder baş ağrılarını ve acil uzman müdahalesi gerektiren “kırmızı bayrak” semptomlarını tanımak hayati önem taşır . Primer baş ağrıları çok daha yaygın olsa da, sekonder baş ağrılarının potansiyel ciddiyeti, hem halk hem de sağlık profesyonelleri için ayırıcı faktörlerin ve uyarı işaretlerinin net bir şekilde anlaşılmasını gerektirmektedir.  

2. Primer Baş Ağrıları (Primary Headaches)

  • Gerilim Tipi Baş Ağrısı (Tension-Type Headache – GTBA): GTBA, genel popülasyonda en sık görülen baş ağrısı türüdür . Hafif ila orta şiddette, iki taraflı, baskılayıcı veya sıkıştırıcı (pulsatil olmayan) bir ağrı ile karakterizedir ve genellikle 30 dakika ile 7 gün arasında sürer . Rutin fiziksel aktivitelerle (yürümek veya merdiven çıkmak gibi) şiddetlenmez . Genellikle bulantı veya kusma eşlik etmez; ışığa (fotofobi) veya sese (fonofobi) karşı hassasiyetten sadece biri mevcut olabilir . GTBA, sıklığına göre seyrek epizodik, sık epizodik veya kronik (ayda ≥15 gün) olarak sınıflandırılır . Hastalar sıklıkla bu ağrıyı başın etrafında sıkı bir bant veya baş üzerinde ağır bir yük varmış gibi tarif ederler . Fizik muayenede önemli kas hassasiyeti tespit edilebilir . Tanısı klinik olarak konulur ve Uluslararası Baş Ağrısı Sınıflandırması (ICHD) kriterlerine dayanır . GTBA’nın tanı kriterleri, tipik migren özelliklerinin yokluğunu vurgular ve bu da dikkatli semptom değerlendirmesinin önemini gösterir. Sıklığa dayalı sınıflandırma, hastanın yaşadığı yükün ve potansiyel tedavi yaklaşımlarının farklılıklarını işaret eder.   GTBA’nın kesin nedeni belirsizdir, ancak seyrek epizodik GTBA’da baş ve boyun kaslarından kaynaklanan hipereksitabl periferik afferent nöronların aktivasyonu en olası açıklama olarak kabul edilir . Kronik GTBA’da ise merkezi duyarlılaşma rol oynayabilir . Stres, uyku eksikliği ve öğün atlamak gibi faktörler yaygın tetikleyicilerdir . Genetik faktörlerin de GTBA’ya yatkınlığı etkilediği bilinmektedir . Psikolojik stres potansiyel bir tetikleyici olarak kabul edilmekle birlikte, kesin mekanizması henüz tam olarak anlaşılamamıştır . Bazı hastalarda alkol ve adet dönemi de tetikleyici olabilir . Patofizyolojisi tam olarak anlaşılamamış olsa da, özellikle kronik GTBA’ya geçişte hem periferik hem de merkezi mekanizmaların rol oynaması, karmaşık bir etkileşimi düşündürmektedir. Stres ve uyku gibi değiştirilebilir tetikleyicileri belirlemek ve yönetmek hastalar için hayati önem taşıyabilir.   GTBA’nın akut tedavisi genellikle aspirin, asetaminofen veya nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar (NSAİİ’ler) gibi basit analjezikleri içerir . Oral aspirin (500-1000 mg) etkinliği en iyi kanıtlanmış akut tedavi seçeneğidir . Asetaminofen (1000 mg) ve ibuprofen (400 mg) de etkili bulunmuştur . Nane yağı da akut tedavide faydalı olabilir . Sık görülen veya akut tedaviye iyi yanıt vermeyen baş ağrıları için önleyici tedavi düşünülebilir . Amitriptilin, önleyici tedavide en çok araştırılmış ve en etkili ilaçtır . Mirtazapin ve venlafaksin gibi diğer antidepresanlar da faydalı olabilir . Tizanidinin de bir miktar faydası olabilir . Farmakolojik olmayan seçenekler arasında biyo-geri bildirim destekli gevşeme eğitimi , fizik tedavi ve kognitif terapi yer alır. Botulinum toksini tip A’nın önleyici tedavide faydası gösterilememiştir . GTBA tedavisinde hem farmakolojik hem de farmakolojik olmayan seçeneklerin bulunması, yönetimde kişiselleştirilmiş bir yaklaşım imkanı sunar. Amitriptilinin önleyici tedavideki güçlü etkinliği, merkezi sinir sistemi modülasyonunun potansiyel rolünü vurgular.   Tablo 1: Gerilim Tipi Baş Ağrısı Tedavi Seçenekleri
Tedavi TürüSeçeneklerDozaj (Belirtilmişse)Kanıt Düzeyi (Belirtilmişse)
Akut TedaviAspirin500-1000 mgGüçlü
Asetaminofen1000 mg
İbuprofen400 mg
Nane Yağı%10’luk solüsyon
Önleyici TedaviAmitriptilin75-150 mg/günGüçlü
Mirtazapin15-30 mg/gün
Venlafaksin
Tizanidin18 mg/gün’e kadar
Farmakolojik OlmayanBiyo-geri bildirim destekli gevşeme eğitimi
Fizik Tedavi
Kognitif Terapi

  • Migren (Migraine): Migren, tekrarlayan, orta ila şiddetli baş ağrısı atakları ve aura dahil olmak üzere eşlik eden semptomlarla karakterize yaygın, kronik, engelleyici bir nörolojik bozukluktur . Genellikle tek taraflı ve zonklayıcı bir ağrı söz konusudur . Sıklıkla bulantı, kusma ve ışığa (fotofobi) ve sese (fonofobi) karşı hassasiyet eşlik eder . Aurasız migren, vakaların yaklaşık %75’ini oluşturan en yaygın migren türüdür . Auralı migren ise, genellikle baş ağrısından önce veya sırasında dakikalarca süren görsel, duyusal, konuşma, motor gibi nörolojik semptomların eşlik ettiği tekrarlayan, tamamen geri dönüşümlü ataklarla karakterizedir . Kronik migren, 3 aydan uzun bir süre boyunca ayda ≥15 gün baş ağrısı olması ve bu günlerin ≥8’inde migren özelliklerinin bulunması olarak tanımlanır . Epizodik migren ise ayda 15 günden daha az sıklıkta görülür . Migrenin aura varlığına ve atak sıklığına göre alt tiplere ayrılması, tanı, prognoz ve tedavi planlaması açısından kritik öneme sahiptir. Her alt tipin kendine özgü özellikleri, klinik karar alma süreçlerini yönlendirmeye yardımcı olur.   Migrenin etiyolojisi multifaktöriyeldir ve genetik yatkınlık önemli bir rol oynar . Yayılan depolarizasyonun auraya neden olduğu ve muhtemelen baş ağrısının temel mekanizması olan trigeminal duyusal aktivasyonu tetiklediği düşünülmektedir . Vazodilatasyonun ise sadece ikincil bir olay olduğu ve migren için temel olmadığı kabul edilmektedir . Yaygın tetikleyiciler arasında stres, hormonal değişiklikler, öğün atlama, hava değişiklikleri, uyku bozuklukları ve kokular yer alır . Alkol, nitratlar, bazı gıdalar, egzersiz ve kafein de tetikleyici olabilir . Migren patofizyolojisine dair anlayışın, tamamen vasküler mekanizmalardan nöronal ve nörokimyasal faktörleri de içerecek şekilde evrilmesi, yeni ve hedefe yönelik tedavilerin geliştirilmesinin önünü açmıştır. Bireysel tetikleyicileri belirlemek, migren yönetiminin temel taşlarından biridir.   Hafif ila orta şiddetli ataklar için akut tedaviler arasında analjezikler (asetaminofen), NSAİİ’ler (ibuprofen, naproksen) ve kafein içeren kombinasyon ürünleri bulunur . Orta ila şiddetli ataklar için ise triptanlar (5-HT1B/D reseptör agonistleri) gibi migrene özgü tedaviler sıklıkla kullanılır . Daha yeni akut tedaviler arasında gepantlar (rimegepant, ubrogepant gibi KGRP reseptör antagonistleri) ve lasmiditan (5-HT1F agonist) yer alır . Önleyici tedaviler arasında antihipertansifler (propranolol, metoprolol, kandesartan, lisinopril), antiepileptikler (topiramat, divalproeks), antidepresanlar (amitriptilin, venlafaksin), KGRP monoklonal antikorları (eptinezumab, erenumab, fremanezumab, galkanezumab), onabotulinumtoksinA (kronik migren için) ve gepantlar (atogepant, rimegepant) bulunur . Migren tedavisinde KGRP antagonistleri ve 5-HT1F agonistleri gibi hedefe yönelik tedavilerin ortaya çıkması, tedavi seçeneklerini önemli ölçüde genişletmiş ve özellikle eski tedavilere iyi yanıt vermeyen hastalar için daha iyi sonuçlar sunma potansiyeli taşımaktadır. KGRP’yi hedef alan ilaçların geliştirilmesi, migrenin temel patofizyolojik yollarından birine doğrudan müdahale etmesi açısından önemli bir ilerlemedir.   Migren yönetiminde yeterli hidrasyonun sağlanması önemlidir . Öğün atlamaktan, özellikle kahvaltıyı atlamaktan kaçınılması önerilir . Düzenli fiziksel aktivite ve kilo yönetimi faydalı olabilir . Çeşitli tekniklerle stresi yönetmek hayati önem taşır . Düzenli uyku düzeni ve iyi uyku hijyeni önemlidir . Kafein, tütün ve alkol tüketiminin sınırlandırılması tavsiye edilir . Tetikleyicileri belirlemek için bir migren günlüğü tutmak yardımcı olabilir . Farmakolojik tedaviler genellikle migren yönetiminin temelini oluştursa da, çeşitli yaşam tarzı değişiklikleri de destekleyici bir rol oynayabilir. Değiştirilebilir faktörleri ele almak, atak sıklığını ve şiddetini azaltmaya yardımcı olabilir. İlaçlar genellikle gerekli olsa da, yaşam tarzı değişiklikleri hastaların durumlarını yönetmede aktif rol almalarını sağlar ve potansiyel olarak ilaçlara olan bağımlılığı azaltabilir.  
  • Tablo 2: Migren İlaç Tedavi Seçenekleri
İlaç SınıfıÖrnek İlaçlarTemel Etki Mekanizması
AnaljeziklerAsetaminofenAğrı sinyallerini azaltır.
NSAİİ’lerİbuprofen, NaproksenEnflamasyonu ve ağrıyı azaltır.
TriptanlarSumatriptan, Rizatriptan, EletriptanBeyindeki serotonin reseptörlerini aktive ederek kan damarlarını daraltır ve ağrı sinyallerini engeller.
Gepantlar (Akut)Rimegepant, UbrogepantKalsitonin Gen İlişkili Peptit (KGRP) reseptörlerini bloke eder.
Lasmiditan (Akut)LasmiditanSelektif 5-HT1F reseptör agonistidir.
AntihipertansiflerPropranolol, Metoprolol, Kandesartan, LisinoprilBeta blokerler ve anjiyotensin reseptör blokerleri yoluyla migren sıklığını azaltabilir.
AntiepileptiklerTopiramat, DivalproeksBeyindeki sinir aktivitesini stabilize ederek migren sıklığını azaltabilir.
AntidepresanlarAmitriptilin, VenlafaksinBeyindeki nörotransmitter seviyelerini etkileyerek migren sıklığını azaltabilir.
KGRP Monoklonal AntikorlarıEptinezumab, Erenumab, Fremanezumab, GalcanezumabKGRP ligandına veya reseptörüne bağlanarak KGRP’nin etkisini bloke eder.
OnabotulinumtoksinAOnabotulinumtoksinANöromüsküler kavşakta asetilkolin salınımını inhibe ederek kas kasılmasını engeller ve kronik migrende ağrıyı azaltabilir.
Gepantlar (Önleyici)Atogepant, RimegepantKalsitonin Gen İlişkili Peptit (KGRP) reseptörlerini bloke ederek migren sıklığını azaltır. Rimegepant hem akut hem de önleyici tedavide kullanılır.

  • Küme Baş Ağrısı (Cluster Headache): Küme baş ağrısı, trigeminal otonomik sefaljiler (TOS) olarak bilinen primer baş ağrısı türünün en sık görülenidir ve oldukça nadirdir; popülasyonun %0,1’ini etkiler . Çok şiddetli, tek taraflı, 15-180 dakika süren ve günde sekiz defaya kadar tekrarlayabilen ataklarla karakterizedir . Ağrı tipik olarak göz çevresinde, üstünde ve/veya şakak bölgesinde hissedilir . Ataklara aynı tarafta göz yaşarması, göz kızarıklığı, burun tıkanıklığı veya akıntısı, göz kapağı düşüklüğü, göz kapağı şişliği, alın ve yüz terlemesi ve göz bebeği küçülmesi gibi otonomik semptomlar eşlik eder . Hastalar atak sırasında sıklıkla huzursuzluk veya ajitasyon hissederler . Ataklar, epizodik veya kronik olabilen kümeler veya nöbetler halinde meydana gelir . Bu durum genellikle en dayanılmaz ağrılardan biri olarak tanımlanır . Ataklar sıklıkla günün aynı saatlerinde, çoğunlukla gece meydana gelir . Küme baş ağrısının şiddetli tek taraflı ağrı ve belirgin ipsilateral otonomik semptomların kombinasyonu, onu diğer primer baş ağrılarından ayırır. Atakların epizodik yapısı ve sıklıkla sirkadiyen ritim göstermesi de önemli bir özelliktir.   Erkek cinsiyet önemli bir risk faktörüdür . Başlangıç yaşı genellikle 30 yaş civarındadır . Sigara içmek, özellikle kronik küme baş ağrısında iyi bilinen bir risk faktörüdür . Alkol yaygın bir tetikleyicidir . Nitrogliserin ve nitrat içeren gıdalar atakları tetikleyebilir . Güçlü kokular, sıcak hava, stres, cinsel aktivite ve parlak ışık da tetikleyici olabilir . Aile öyküsü riski artırır . Önceki beyin cerrahisi veya travma potansiyel bir risk faktörüdür . Tetikleyicileri, özellikle alkol ve sigarayı belirlemek ve bunlardan kaçınmak, küme baş ağrısını yönetmenin önemli bir yönü olabilir. Güçlü erkek baskınlığı ve genetik bileşen, altta yatan biyolojik yatkınlıkları düşündürmektedir.   Birinci basamak akut tedavi seçenekleri arasında intranazal veya subkutan sumatriptan ve yüksek akışlı oksijen yer alır . Subkutan sumatriptan (6 mg), akut ataklar için oldukça etkilidir . Oksijen inhalasyonu (%100, 15 dakika boyunca 12 L/dk), birincil akut tedavi seçeneklerinden bir diğeridir . Zolmitriptan nazal sprey de etkili bir akut seçenektir . Birinci basamak önleyici tedavi yüksek doz verapamildir . Aritmi yan etkisi açısından yakından takip gereklidir . Diğer önleyici seçenekler arasında lityum, melatonin, topiramat ve suboksipital steroid enjeksiyonları bulunur . Galkanezumab (KGRP monoklonal antikoru), epizodik küme baş ağrısının önlenmesinde etkilidir . Non-invaziv vagus sinir stimülasyonu (nVNS), akut tedavi ve epizodik önlemede faydalı olabilir . Oksipital sinir stimülasyonu, tedaviye dirençli kronik küme baş ağrısında fayda sağlayabilir . Kortikosteroidler (oral veya suboksipital enjeksiyonlar), geçiş veya köprü tedavileri olarak kullanılabilir . Küme baş ağrısının akut tedavisi genellikle kısa süreli ataklar nedeniyle oral olmayan ilaç uygulama yollarını gerektirir. KGRP’nin terapötik bir hedef olarak tanımlanması, yeni ve etkili önleyici tedavilere yol açmıştır.   Tablo 3: Küme Baş Ağrısı Tedavi Seçenekleri
Tedavi TürüSeçeneklerUygulama Yolu
Akut TedaviSumatriptanSubkutan, İntranazal
Oksijenİnhalasyon (Yüksek Akış)
Zolmitriptanİntranazal
Non-invaziv Vagus Sinir Stimülasyonu (nVNS)Stimülasyon
Önleyici TedaviVerapamilOral
LityumOral
TopiramatOral
MelatoninOral
GalkanezumabSubkutan
Suboksipital Steroid EnjeksiyonlarıEnjeksiyon
Geçiş TedavisiKortikosteroidlerOral, İntravenöz, Enjeksiyon
DiğerOksipital Sinir StimülasyonuStimülasyon (İnvaziv)

3. Sekonder Baş Ağrıları ve Uyarı İşaretleri (Secondary Headaches and Warning Signs)

Sekonder baş ağrıları, altta yatan çeşitli tıbbi durumlardan kaynaklanabilir ve bazıları ciddi sonuçlar doğurabilir. Aniden başlayan, bir dakika içinde en yoğun seviyeye ulaşan “gök gürültüsü” baş ağrısı, subaraknoid kanamayı işaret edebilir . 50 yaş üstü veya 10 yaş altı bireylerde yeni başlayan baş ağrıları, ciddi altta yatan durumları ekarte etmek için araştırılmalıdır . Bulantı ile birlikte seyreden sürekli sabah baş ağrıları, artan kafa içi basıncını düşündürebilir . Kanser veya HIV öyküsü olan hastalarda yeni başlayan baş ağrıları, metastaz veya fırsatçı enfeksiyonlar açısından şüphe uyandırmalıdır . Haftalar içinde giderek kötüleşen ilerleyici baş ağrıları, büyüyen bir kafa içi lezyonun belirtisi olabilir . Postür değişiklikleriyle ilişkili baş ağrıları da bir uyarı işareti olabilir . Ateş, döküntü veya bilinç değişikliği ile birlikte görülen baş ağrıları, merkezi sinir sistemi enfeksiyonunu düşündürür . Yaşlı yetişkinlerde sistemik semptomlarla (ateş, halsizlik, gece terlemeleri, kilo kaybı) birlikte görülen baş ağrıları, dev hücreli arteriti işaret edebilir . Özellikle sigara içen veya oral kontraseptif kullanan genç kadınlarda sabah erken saatlerde başlayan baş ağrıları, bulantı, bilinç değişikliği, papilödem ve nöbetlerle birlikte görülen baş ağrıları, serebral venöz trombozu düşündürebilir . Normal görüntüleme sonuçlarına rağmen kafa içi basıncı yüksek ve aşırı kilolu bireylerde görülen baş ağrıları, idiyopatik intrakraniyal hipertansiyonu karakterize eder ve görme kaybı riski nedeniyle oftalmolojik takip gerektirir . Egzersizle tetiklenen baş ağrıları primer veya sekonder olabilir; özellikle başlangıç yaşı ileri veya süresi uzunsa sekonder nedenler ekarte edilmelidir . Sekonder baş ağrıları, daha az yaygın olsalar da, ciddi altta yatan durumların belirtisi olabilir. Farklı klinik tabloları ve eşlik eden semptomları tanımak, zamanında tanı ve müdahale için hayati önem taşır.  

Baş ağrısı ile birlikte görülen bazı “kırmızı bayrak” semptomları acil tıbbi müdahale gerektirir. Ani, şiddetli “gök gürültüsü” baş ağrısı , nörolojik belirti veya semptomlarla (güçsüzlük, görme değişiklikleri vb.) birlikte yeni başlayan baş ağrısı , 50 yaş veya üzerinde başlayan baş ağrısı , kanser veya immünosüpresyon öyküsü olan hastalarda baş ağrısı , fiziksel aktiviteler veya postür değişiklikleriyle tetiklenen baş ağrısı , giderek kötüleşen baş ağrısı , ateş, ense sertliği, döküntü veya bilinç değişikliği ile birlikte baş ağrısı , atipik aura veya uzun süren aura , kafa travması sonrası baş ağrısı ve bulantı ile birlikte seyreden sürekli sabah baş ağrısı bu uyarı işaretlerindendir. Baş ağrısıyla birlikte bu kırmızı bayrak semptomlarının varlığı, ciddi altta yatan durumları ekarte etmek için derhal tıbbi değerlendirme gerektirir. Bu uyarı işaretleri konusunda halkın bilinçlendirilmesi, erken tanı ve daha iyi sonuçlar elde edilmesine yardımcı olabilir.  

Tablo 4: Baş Ağrısında Kırmızı Bayrak Semptomları ve Potansiyel Nedenleri

Kırmızı Bayrak SemptomuPotansiyel Nedenler
Ani, şiddetli “gök gürültüsü” baş ağrısıSubaraknoid kanama, serebral venöz tromboz, reversibl serebral vazokonstriksiyon sendromu, arteriyel diseksiyon
Nörolojik belirti veya semptomlarla birlikte baş ağrısıNeoplastik, inflamatuvar, enfeksiyöz veya vasküler merkezi sinir sistemi hastalığı, geçici iskemik atak, inme, arteriovenöz malformasyonlar
50 yaş veya üzerinde başlayan baş ağrısıNeoplastik, inflamatuvar veya enfeksiyöz merkezi sinir sistemi hastalığı, dev hücreli arterit
Kanser veya immünosüpresyon öyküsü olanlarda baş ağrısıMetastatik hastalık, merkezi sinir sistemi enfeksiyonu
Fiziksel aktivite veya postür değişiklikleriyle tetiklenen baş ağrısıKafa içi hipertansiyon veya hipotansiyon, kafa içi yer kaplayıcı lezyon
Giderek kötüleşen baş ağrısıKafa içi yer kaplayıcı lezyon
Ateş, ense sertliği, döküntü, bilinç değişikliği ile birlikte baş ağrısıMenenjit, subaraknoid kanama
Atipik veya uzun süren auraGeçici iskemik atak, inme, epilepsi, arteriovenöz malformasyonlar
Kafa travması sonrası baş ağrısıSubdural hematom
Bulantı ile birlikte seyreden sürekli sabah baş ağrısıKafa içi basınç artışı

E-Tablolar’a aktar

4. Baş Ağrısının Teşhisi (Diagnosis of Headache)

Primer baş ağrılarının tanısı büyük ölçüde hastanın ayrıntılı öyküsüne dayanır. Bu öyküde baş ağrısının özellikleri, sıklığı, süresi, eşlik eden semptomlar ve tetikleyiciler yer alır . Sekonder nedenleri ekarte etmek için fiziksel ve nörolojik muayeneler esastır . Gerilim tipi baş ağrısının tanısında perikranial kasların palpasyonu faydalı olabilir . Hastanın baş ağrısı öyküsünün kapsamlı bir şekilde anlaşılması, özellikle primer baş ağrısı bozukluklarında tanının temelini oluşturur. Klinik muayene ise altta yatan sekonder nedenlere dair herhangi bir işareti belirlemeye yardımcı olur.  

Uluslararası Baş Ağrısı Sınıflandırması (ICHD) kriterleri, migren ve diğer baş ağrısı bozukluklarının tanısında standart olarak kullanılır . Gerilim tipi baş ağrısı , migren (auralı ve aurasız) ve küme baş ağrısı için spesifik tanı kriterleri mevcuttur. Bu kriterler, baş ağrısının özellikleri (lokasyon, nitelik, şiddet, süre), eşlik eden semptomlar ve sıklığı içerir . Aurasız migren için kriterler genellikle tek taraflı yerleşim, zonklayıcı nitelik, orta ila şiddetli ağrı, aktiviteyle şiddetlenme ve bulantı/fotofobi/fonofobi varlığını içerir . Auralı migren için kriterler, spesifik özelliklere (süre, yayılım, sıralama) sahip geri dönüşümlü nörolojik semptomları içerir . Küme baş ağrısı tanısı ise şiddetli tek taraflı ağrı, aynı tarafta otonomik özellikler ve huzursuzluk gerektirir . ICHD kriterleri, baş ağrısı tanısı için standart bir çerçeve sunarak klinik uygulamada ve araştırmada tutarlılık sağlar. Bu kriterlerin anlaşılması, farklı baş ağrısı bozukluklarının doğru sınıflandırılması ve yönetimi için esastır.  

Nörogörüntüleme (MR veya BT taraması), kırmızı bayrak semptomları olmayan tipik primer baş ağrıları için genellikle gerekli değildir . Ancak kırmızı bayrak semptomları mevcut olduğunda veya baş ağrısı paterni atipik olduğunda nörogörüntüleme önerilir . Küme baş ağrısını taklit edebilecek sekonder nedenleri ekarte etmek için beyin MR’ı (hipofiz bölgesi dahil) gereklidir . Belirli durumlarda (örneğin, menenjit veya subaraknoid kanama şüphesi) lomber ponksiyon endike olabilir . Farklı baş ağrısı türleri arasındaki ayrım net değilse, bir baş ağrısı günlüğü tanıyı netleştirmeye yardımcı olabilir . Klinik değerlendirme primer baş ağrılarının tanısı için genellikle yeterli olsa da, nörogörüntüleme ve diğer araştırmalar potansiyel olarak ciddi sekonder nedenlerin belirlenmesinde hayati bir rol oynar. Bu testlerin ne zaman isteneceğine dair yönergelere uyulması, hasta güvenliği ve maliyet etkinliği açısından önemlidir.  

5. Baş Ağrısının Tedavi Seçenekleri (Headache Treatment Options)

(Primer baş ağrılarının akut ve önleyici farmakolojik tedavi yaklaşımları 2. bölümde detaylı olarak ele alınmıştır.)

Farmakolojik tedaviler genellikle baş ağrısı yönetiminin temelini oluştursa da, çeşitli alternatif ve tamamlayıcı terapiler de özellikle önlemede ve ilaçsız seçenekler arayan hastalar için ek faydalar sağlayabilir. Akupunktur, sık epizodik veya kronik gerilim tipi baş ağrıları ve migrenin önlenmesi için umut verici bir farmakolojik olmayan araç olarak potansiyel göstermiştir . Ancak gerçek akupunkturun sahte akupunktura göre daha etkili olduğuna dair kanıtlar sınırlıdır . Biyo-geri bildirim ve gevşeme eğitimi, gerilim tipi baş ağrısının önlenmesi ve migren için etkili bulunmuştur . Kognitif davranışçı terapi, migrenin önlenmesinde faydalı olabilir . Magnezyum, riboflavin ve civanperçemi bazen migren profilaksisinde kullanılır . Kırlangıçotu ve koenzim Q10 da yardımcı olabilir . Aerobik egzersiz, migrenin önlenmesi için desteklenmektedir . Farklı modaliteler için kanıt düzeyi değişmekle birlikte, bu terapiler özellikle ilaç kullanmak istemeyen veya ilaç tedavisine ek olarak fayda arayan hastalar için değerli olabilir.  

Tablo 5: Baş Ağrısı İçin Alternatif ve Tamamlayıcı Terapiler

TerapiBaş Ağrısı TürüKanıt Düzeyi (Özet)
AkupunkturGTBA, MigrenGTBA ve migren önlemede potansiyel fayda; gerçek akupunkturun sahte akupunkturdan üstünlüğüne dair sınırlı kanıt.
Biyo-geri bildirimGTBA, MigrenGTBA önleme ve migren için etkili.
Gevşeme EğitimiGTBA, MigrenGTBA önleme ve migren için etkili.
Kognitif Davranışçı TerapiMigrenMigren önlemede faydalı.
MagnezyumMigrenMigren profilaksisinde bazen kullanılır.
RiboflavinMigrenMigren profilaksisinde bazen kullanılır.
CivanperçemiMigrenMigren profilaksisinde bazen kullanılır.
KırlangıçotuMigrenMigren profilaksisinde yardımcı olabilir.
Koenzim Q10MigrenMigren profilaksisinde yardımcı olabilir.
Aerobik EgzersizMigrenMigren önlemede desteklenir.

E-Tablolar’a aktar

6. Baş Ağrısını Önleme Yöntemleri (Headache Prevention Methods)

(Bireysel tetikleyicileri belirleme ve bunlardan kaçınma, migren ve küme baş ağrısı için önleyici farmakolojik tedaviler 2. bölümde detaylı olarak ele alınmıştır.)

Gerilim tipi baş ağrısını önlemek için amitriptilin ile birlikte gevşeme teknikleri kullanmak, tek başına amitriptilinden daha etkili olabilir . Biyo-geri bildirim, sistematik bir incelemede olumlu etkiler göstermiştir . Gevşeme eğitimi faydalı olabilir . Kognitif terapi yardımcı olabilir . Duruş iyileştirme ve egzersiz içeren fizik tedavi, mütevazı etkilere sahip olabilir . Manuel terapiler ve akupunkturun faydasına dair güçlü kanıtlar bulunmamaktadır . Farmakolojik olmayan stratejiler, gerilim tipi baş ağrısının önlenmesinde önemli bir rol oynar ve biyo-geri bildirim ile gevşeme teknikleri umut verici sonuçlar gösterir. Bunları farmakolojik tedavilerle birleştirmek, bazı hastalar için en iyi sonuçları sunabilir.  

7. Sonuç (Conclusion)

Baş ağrısı, dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen yaygın ve sıklıkla engelleyici bir durumdur. Primer baş ağrıları, özellikle migren, gerilim tipi baş ağrısı ve küme baş ağrısı, en sık görülen türlerdir ve bireyin yaşam kalitesi üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Sekonder baş ağrıları ise altta yatan ciddi tıbbi durumların bir belirtisi olabilir ve zamanında tanı ve tedavi gerektirir. Baş ağrısının doğru teşhisi, hastanın ayrıntılı öyküsüne, klinik muayeneye ve Uluslararası Baş Ağrısı Sınıflandırması kriterlerine dayanır. Kırmızı bayrak semptomlarının varlığı, acil tıbbi değerlendirme ihtiyacını gösterir.

Baş ağrısının tedavisi, akut atakların giderilmesi ve gelecekteki atakların önlenmesi olmak üzere iki ana hedefe odaklanır. Farmakolojik tedaviler, özellikle migren ve küme baş ağrısı için etkili seçenekler sunarken, gerilim tipi baş ağrısı için basit analjezikler genellikle yeterlidir. Yaşam tarzı değişiklikleri, özellikle migren ve gerilim tipi baş ağrısı yönetiminde önemli bir rol oynar. Akupunktur, biyo-geri bildirim ve gevşeme teknikleri gibi alternatif ve tamamlayıcı terapiler de bazı hastalara fayda sağlayabilir. Sonuç olarak, baş ağrısı bozukluklarının doğru tanısı ve yönetimi, hastaların yaşam kalitesini önemli ölçüde iyileştirebilir.

BU YAZI TAVSİYE NITELIGINDE DEĞİLDİR MUTLAKA BIR DOKTORA MUAYENE OLMANIZ VE DOKTOR TAVSIYESI ALMANIZ ONERILIR.

Similar Posts

Bir yanıt yazın