Menengioma: Belirtileri, Tanısı ve Tedavisi

menengioma

Menengioma: Genel Bir Bakış

Menengioma Nedir ve Neden Oluşur?

Menengiomalar, merkezi sinir sisteminde en sık rastlanan birincil tümörler arasında yer alır ve iyi huylu (benign) beyin tümörlerinin yaklaşık yarısını (%37.6 oranında görülür) oluşturur . Bu tümörlerin bu kadar yaygın olması, tıp alanında bu konu üzerine yoğunlaşılmasına ve kapsamlı araştırmalar yapılmasına neden olmuştur. Her ne kadar “beyin tümörü” terimi ilk duyulduğunda endişe verici olsa da, menengiomaların büyük çoğunluğunun kanserli olmadığı ve dolayısıyla daha az agresif bir seyir izlediği bilinmelidir .  

Bu tümörler, beyni ve omuriliği saran zarların (meninksler) katmanlarından kaynaklanır . Meninksler, merkezi sinir sistemini koruyucu bir kalkan gibi sarar ve bu zarların hücrelerinden gelişen menengiomalar, genellikle yavaş büyüme eğilimi gösterirler. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından menengiomalar, potansiyel davranışlarına göre üç farklı dereceye ayrılır. Bu derecelendirme, tümörün mikroskopik özelliklerine ve büyüme hızına göre yapılır. Çoğu menengioma Grade 1 olarak sınıflandırılır ve bunlar iyi huylu olarak kabul edilir . Ancak, menengiomaların yaklaşık %1 ila %3’ü Grade 3 olarak sınıflandırılan kötü huylu tümörlere dönüşebilir. Ayrıca, Grade 2 olarak adlandırılan atipik menengiomalar da mevcuttur . Bu derecelendirme sistemi, doktorların tedavi planlarını oluştururken ve hastaların prognozunu değerlendirirken önemli bir rol oynar.  

Bazı menengioma türleri, örneğin sekretuar varyantı, belirgin perifokal beyin ödemi ile karakterizedir . Beyin ödemi, tümörün çevresindeki beyin dokusunda sıvı birikmesi anlamına gelir ve bu durum, hastada görülen semptomları etkileyebilir ve tedavi stratejilerini şekillendirebilir. Farklı menengioma alt tiplerinin kendine özgü özellikleri olması, bu tümörlerin ne kadar çeşitli olabileceğini ve her bir vakada bireysel bir yaklaşımın gerekliliğini gösterir.  

Menengioma Belirtileri: Neler Gözlemlenir?

Menengioma’nın En Sık Görülen Belirtileri

Menengiomalar genellikle yavaş büyüyen tümörler olduklarından, başlangıçta herhangi bir belirtiye neden olmayabilirler . Bu durum, tümörlerin uzun süre fark edilmeden kalmasına ve bazen başka sağlık sorunları için yapılan görüntülemeler sırasında tesadüfen saptanmasına yol açabilir. Ancak, tümör büyüdükçe ve çevresindeki beyin dokusuna veya sinirlere baskı yapmaya başladıkça çeşitli belirtiler ortaya çıkabilir.  

Baş ağrısı, menengiomalı hastalarda sıkça görülen bir semptomdur . Ancak, baş ağrısının şiddeti, sıklığı ve özellikleri kişiden kişiye değişebilir ve her zaman menengiomanın varlığını göstermez. Bu nedenle, baş ağrısının diğer olası nedenlerle birlikte değerlendirilmesi önemlidir. Nöropsikiyatrik semptomlar da menengiomalı hastalarda oldukça yaygındır ve bazı vakalarda tümörün tek belirtisi olabilir . Ruh hali değişiklikleri, depresyon, anksiyete, sinirlilik, hafıza sorunları, konsantrasyon güçlüğü ve kişilik değişiklikleri gibi durumlar menengioma ile ilişkili olabilir. Bu tür psikiyatrik belirtilerin ortaya çıkması, özellikle ani başlangıçlı veya alışılmadık durumlarda, altta yatan bir nörolojik sorunun işareti olabilir.  

Ani başlayan veya atipik psikiyatrik semptomların varlığı, standart psikiyatrik tedavilere yanıt vermeme durumu ve baş ağrısı, nöbetler, çift görme, idrar kaçırma gibi nörolojik belirtilerin eşlik etmesi, doktorların ileri tetkik olarak nörogörüntüleme (MRG veya BT gibi) istemesine neden olabilir . Bu belirtilerin farkında olmak ve zamanında bir sağlık profesyoneline başvurmak, erken tanı ve uygun tedavi için önemlidir.  

Tümörün Konumuna Göre Değişen Belirtiler

Menengiomanın beyindeki veya omurilikteki yerleşimi, ortaya çıkan semptomların türünü önemli ölçüde etkiler . Örneğin, beynin dış yüzeyinde (konveksite) yerleşen menengiomalar, %48.5 oranında serebral disfonksiyonlara yol açabilir. Bu durum, güçsüzlük, uyuşma, yürüme güçlüğü veya konuşma bozuklukları gibi belirtilerle kendini gösterebilir . Kafatası tabanında yerleşen menengiomalar ise, %38.9 oranında kranial sinir defisitlerine neden olabilir. Bu defisitler, görme sorunları (çift görme, görme kaybı), işitme kaybı, yüz felci veya yutma güçlüğü gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir . Baş ağrısı, menengiomanın konumundan bağımsız olarak sık görülen bir semptomdur ve vakaların yaklaşık %48.2’sinde rapor edilmiştir .  

Omurilikte gelişen spinal menengiomlarda ise belirtiler, tümörün omurilikteki seviyesine göre farklılık gösterir . Torasik (sırt) bölgedeki menengiomalar genellikle motor güçsüzlüğe ve duyusal bozukluklara (uyuşma, karıncalanma) neden olurken, kraniyovertebral bileşkede (kafatası ile omuriliğin birleştiği yer) yerleşen menengiomalar daha çok ağrıya yol açabilir . Göz sinirinin (oftalmik trigeminal sinir) yakınında yerleşen menengiomalarda ise baş ağrısı daha sık görülür . Bu durum, tümörün sinirlere yaptığı baskının veya irritasyonun bir sonucu olabilir.  

Aşağıdaki tablo, menengioma belirtilerinin tümörün konumuna göre nasıl değişebileceğine dair bir özet sunmaktadır:

Tümörün KonumuSık Görülen Belirtiler
Konveksite (Beynin dış yüzeyi)Serebral disfonksiyonlar (güçsüzlük, duyu kaybı, konuşma bozuklukları)
Kafatası TabanıKranial sinir defisitleri (görme, işitme sorunları, yüz felci)
Spinal (Torasik Bölge)Motor güçsüzlük ve duyusal bozukluklar
Spinal (Kraniyovertebral Bileşke)Ağrı
Oftalmik Trigeminal Sinir BölgesiBaş ağrısı

E-Tablolar’a aktar

Nörolojik ve Nöropsikiyatrik Belirtiler

Menengiomaların neden olduğu nörolojik belirtiler oldukça çeşitlidir. Baş ağrısının yanı sıra, menengiomalı hastaların %10 ila %50’sinde nöbetler görülebilir . Görme sorunları da yaygın bir belirtidir ve azalmış görme keskinliği, geçici görme kayıpları (bulanık görme), çift görme gibi şekillerde ortaya çıkabilir . Daha az sıklıkla işitme kaybı, denge sorunları, vücudun bir tarafında güçsüzlük veya koordinasyon problemleri de görülebilir. İdrar inkontinansı da bazı vakalarda nörolojik bir belirti olarak karşımıza çıkabilir .  

Nöropsikiyatrik belirtiler ise menengiomanın beyindeki belirli bölgeleri etkilemesi sonucu ortaya çıkabilir. Ruh hali değişiklikleri (depresyon, anksiyete, irritabilite), psikoz (gerçeklikle bağlantının kopması), hafıza bozuklukları, dikkat eksikliği, kişilik değişiklikleri (agresiflik, sosyal çekilme) ve yeme bozuklukları (anoreksiya nervoza gibi) menengiomalı hastalarda görülebilir . Bu belirtilerin varlığı, özellikle başka bir tıbbi açıklama bulunamadığında, bir beyin tümörü olasılığını düşündürmelidir.  

Tedavi Sonrası Devam Eden Belirtiler

Menengioma tedavisi genellikle başarılı olsa da, hastaların önemli bir kısmı tedaviden uzun süre sonra bile bazı semptomlar bildirmeye devam edebilir . Yorgunluk, bu hastalarda en sık görülen ve en rahatsız edici olan semptomlardan biridir. Tedavi öncesine göre tedavi sonrasında yorgunluk şikayetlerinin daha yaygın olduğu (%38.2’ye karşı %57.7) gözlemlenmiştir . Kognitif bozukluklar da uzun dönemde sıklıkla karşılaşılan sorunlardandır. Hafıza problemleri, dikkat dağınıklığı ve odaklanma güçlüğü gibi kognitif işlevlerdeki aksaklıklar, hastaların günlük yaşam aktivitelerini olumsuz etkileyebilir.  

Ayrıca, menengiomalı hastalar, hastalık süreçleri ve aldıkları bakımla ilgili iletişimde bazı eksiklikler olduğunu ifade etmektedirler . Bu durum, hastaların tedaviye uyumunu ve genel memnuniyetini etkileyebilir. Bu nedenle, sağlık profesyonellerinin hastalarla açık ve empatik bir iletişim kurması, tedavi sürecinin önemli bir parçasıdır.  

Menengioma Tanı Yöntemleri: Nasıl Teşhis Edilir?

Menengioma Tanısında Kullanılan Yöntemler

Menengiomanın ilk tanısı genellikle nörogörüntüleme yöntemleriyle konulur ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) bu alanda altın standart olarak kabul edilir . MRG, menengiomanın boyutu, konumu, beyin dokusuyla olan ilişkisi ve kontrast madde tutulumu gibi önemli detayları yüksek çözünürlükte görüntüleyebilir. Ayrıca, MRG, tümörün çevresindeki beyin dokusunda ödem olup olmadığını ve tümörün potansiyel olarak beyin dokusuna invaze edip etmediğini de değerlendirmede yardımcı olabilir . Birçok menengioma vakası, başka nedenlerle yapılan beyin görüntülemeleri sırasında tesadüfen saptanabilir.  

Bilgisayarlı tomografi (BT) de menengiomaların tanısında kullanılan bir diğer görüntüleme yöntemidir . Özellikle tümörün kalsifikasyon içerip içermediğini (kireçlenme) ve kafatası kemiklerinde herhangi bir erozyon (aşınma) veya hiperostoz (kemik kalınlaşması) olup olmadığını değerlendirmede BT daha faydalı olabilir . MRG, yüksek dereceli (daha agresif) menengiomaları düşük derecelilerden (iyi huylu) ayırt etmede umut verici bir rol oynar. Tümörün boyutu, heterojen (düzensiz) kontrastlanması, tümör içinde nekroz (doku ölümü) alanlarının bulunması, sınırlarının belirgin olmaması, kemik erozyonu ve beyin invazyonu gibi MRG bulguları, yüksek dereceli menengioma olasılığını artırabilir . Düşük dereceli menengiomalarda ise bitişik kafatasında hiperostoz (kemik kalınlaşması) önemli bir BT bulgusu olabilir .  

Biyopsi ve Patolojik İnceleme

Menengiomanın kesin tanısı ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sınıflandırmasına göre derecelendirilmesi genellikle cerrahi olarak çıkarılan dokunun (biyopsi) patolojik incelemesi ile yapılır . Patologlar, mikroskop altında tümör hücrelerinin özelliklerini inceleyerek menengiomanın tipini ve derecesini belirlerler. Bu bilgi, tedavi planının oluşturulmasında ve hastanın prognozunun tahmin edilmesinde kritik öneme sahiptir. Geleneksel biyopsi, menengiomaların teşhisinde ve derecelendirilmesinde temel bir yöntem olmaya devam etmektedir .  

Ancak, optik sinir kılıfı menengiomaları gibi bazı özel durumlarda, klinik bulgular ve nörogörüntüleme sonuçları tanıyı destekleyebilir ve bu vakalarda cerrahi riskler nedeniyle biyopsi gerekmeyebilir . Son yıllarda, sıvı biyopsi adı verilen yeni bir tanı yöntemi de geliştirilmektedir . Sıvı biyopsi, kan örneklerinde tümöre ait DNA veya diğer biyomarkerların analizini içerir. Menengiomalı hastaların tanısı ve prognozunun belirlenmesi için potansiyel olarak non-invaziv (girişimsel olmayan) ve güvenilir bir araç olarak öne çıkmaktadır. Özellikle ameliyat sonrası nüks riskini belirlemede ve tedaviye yanıtı izlemede faydalı olabilir .  

Moleküler Tanı Yöntemleri

Menengiomaların moleküler profillemesi (genetik ve epigenetik analizler), son yıllarda tanı ve tedavi yaklaşımlarında giderek daha önemli bir rol oynamaktadır . Bu yöntemler, tümörün genetik yapısını (DNA mutasyonları, kopya sayısı değişiklikleri, metilasyon paternleri) analiz ederek, tümörün davranışını tahmin etmede ve potansiyel tedavi hedeflerini belirlemede yardımcı olabilir. Özellikle BAP1, CDKN2A/B ve TERT promoter gibi onkogenlerdeki mutasyonlar, menengiomaların agresif seyri ile ilişkilendirilmiştir .  

Standart histopatolojik (mikroskopik) derecelendirme, menengiomaların sınıflandırılmasında hala temel yöntem olsa da, bazı durumlarda bu derecelendirme ile tümörün gerçek davranışı arasında tutarsızlıklar olabilir . Moleküler profilleme, bu tür durumlarda daha doğru bir prognostik bilgi sağlayabilir ve tedavi kararlarını kişiselleştirmeye olanak tanır . Bu nedenle, menengiomaların rutin klinik pratiğinde moleküler profilleme yöntemlerinin kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır.  

Tesadüfi Menengioma Tanısı

Beyin manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi gelişmiş tanısal görüntüleme yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte, başka nedenlerle yapılan görüntülemeler sırasında tesadüfen menengioma tanısı alma sıklığı artmıştır . Çoğu tesadüfi menengioma küçüktür ve takip sırasında genellikle yavaş büyüme eğilimi gösterir, bu nedenle hemen müdahale gerekmeyebilir .  

Tesadüfi menengiomaların yönetiminde, hızlı büyüme veya ayırıcı tanıları dışlamak için genellikle 6 ila 12 ay sonra bir MRG kontrolü önerilebilir . Büyüme riski taşıyan belirli radyolojik özelliklere sahip hasta grupları için daha aktif bir izleme stratejisi uygulanabilir. Ancak, saptanan büyümenin klinik olarak anlamlı olup olmadığı ve tedavi gerektirip gerektirmediği her zaman net değildir . Tesadüfi menengiomaların yönetiminde aşırı tanı ve aşırı takip potansiyel riskler oluşturabilir. Bu nedenle, tedavi kararları, tümörün büyüme hızı, hastanın semptomları, yaşı ve genel sağlık durumu gibi çeşitli faktörler dikkate alınarak bireyselleştirilmelidir.  

Menengioma Tedavi Seçenekleri: Hangi Yollar İzlenir?

Menengioma Tedavisinde Kullanılan Yöntemler

Menengioma tedavisinde kullanılan yöntemler, tümörün derecesine, boyutuna, konumuna, hastanın semptomlarına ve genel sağlık durumuna göre değişiklik gösterir . Temel tedavi seçenekleri arasında gözlem, cerrahi rezeksiyon (tümörün çıkarılması), radyoterapi (ışın tedavisi) ve bazı durumlarda sistemik tedaviler (ilaç tedavileri) yer alır.  

Gözlem ve Takip

Semptomatik olmayan (belirti vermeyen) veya büyüme göstermeyen düşük dereceli (Grade 1) menengiomalar için aktif gözlem ve düzenli görüntüleme takibi uygun bir yaklaşım olabilir . Bu strateji, özellikle yaşlı veya ek sağlık sorunları olan ve cerrahi riskleri yüksek olan hastalar için tercih edilebilir. Uluslararası konsensüs kılavuzları, bu tür durumlarda düzenli aralıklarla MRG veya BT görüntülemesi yapılmasını önermektedir . Takip süresince tümörde büyüme veya semptomlarda kötüleşme saptanırsa, daha aktif tedavi yöntemleri düşünülebilir.  

Cerrahi Tedavi: Tümörün Çıkarılması

Semptomatik (belirti veren) menengiomaların tedavisinde cerrahi rezeksiyon genellikle ilk seçenektir . Amaç, tümörü mümkün olduğunca tamamen çıkarmaktır (Gross Total Resection – GTR). Tam rezeksiyon, özellikle iyi huylu (Grade 1) menengiomalar için genellikle küratiftir ve uzun süreli tümör kontrolü sağlar . Ancak, tümörün kritik beyin bölgelerine yakın olması veya önemli kan damarları ve sinirlerle iç içe geçmiş olması durumunda, tam rezeksiyon her zaman mümkün olmayabilir . Özellikle kafatası tabanında yerleşen menengiomaların cerrahi rezeksiyonu, bu bölgenin karmaşık anatomisi nedeniyle teknik olarak zorlu olabilir ve deneyimli bir nöroşirurji ekibi gerektirebilir . Bu tür vakalarda, tümörün mümkün olduğunca büyük bir kısmının çıkarılması hedeflenirken, hastanın nörolojik fonksiyonlarının korunmasına da özen gösterilir.  

Radyoterapi ve Radyocerrahi

Radyoterapi (ışın tedavisi), menengioma tedavisinde cerrahiye ek olarak (adjuvan tedavi) veya cerrahiye uygun olmayan durumlarda (primer tedavi) önemli bir rol oynar . Radyoterapi, yüksek enerjili ışınlar kullanarak tümör hücrelerini yok etmeyi veya büyümelerini durdurmayı hedefler. Stereotaktik radyocerrahi (Gamma Knife, Cyberknife gibi), küçük ve ulaşılması zor olan menengiomalar için oldukça etkili bir tedavi seçeneğidir . Bu yöntemde, yüksek dozda radyasyon tek bir seansta doğrudan tümöre odaklanarak çevredeki sağlıklı dokunun zarar görme riski en aza indirilir. Fraksiyone radyoterapi ise, daha büyük tümörler veya birden fazla bölgeyi etkileyen durumlarda tercih edilebilir. Bu yöntemde, toplam radyasyon dozu birkaç hafta boyunca küçük dozlara bölünerek uygulanır . Radyoterapi, tam olarak çıkarılamayan, tekrarlayan veya yüksek dereceli (Grade 2 ve 3) menengiomaların tedavisinde sıklıkla kullanılır .  

Sistemik Tedavi Yaklaşımları

Cerrahi ve radyoterapinin başarısız olduğu veya uygun olmadığı tekrarlayan veya ilerleyici menengiomaların tedavisinde sistemik tedaviler (ilaç tedavileri) düşünülebilir . Bu tedaviler arasında kemoterapi, hormonal tedavi ve hedefe yönelik tedaviler yer alır. Ancak, menengiomalar için standart bir sistemik tedavi henüz tanımlanmamıştır ve bu alandaki araştırmalar devam etmektedir . Bevacizumab gibi bazı VEGF (vasküler endotelyal büyüme faktörü) inhibitörleri, tekrarlayan menengiomaların tedavisinde umut verici sonuçlar göstermiştir ve bu alanda çeşitli klinik çalışmalar sürdürülmektedir .  

Kafa Tabanı Menengiomlarında Tedavi

Kafa tabanında yerleşen menengiomaların tedavisi, tümörün karmaşık konumu ve çevresindeki önemli nörovasküler yapılarla olan yakın ilişkisi nedeniyle özel bir yaklaşım gerektirir . Bu bölgedeki tümörlerin cerrahi rezeksiyonu teknik olarak zorlu olabilir ve tam rezeksiyon her zaman mümkün olmayabilir . Bu nedenle, kafa tabanı menengiomalarının tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım (nöroşirurji, radyasyon onkolojisi, nöroloji, kulak burun boğaz gibi farklı uzmanlık alanlarından doktorların işbirliği) büyük önem taşır. Cerrahi rezeksiyon sıklıkla hedeflense de, radyoterapi ve radyocerrahi de cerrahiye ek olarak veya cerrahiye uygun olmayan durumlarda önemli tedavi seçenekleridir . Bazı durumlarda, özellikle inoperabl (ameliyat edilemeyen) veya tekrarlayan benign kafa tabanı menengiomalarında, somatostatin analogları gibi ilaçlar tümör büyümesini kontrol altında tutmaya yardımcı olabilir .  

Menengioma Prognozu ve Uzun Dönem Sonuçları

Tedavi Başarısı ve Sağkalım Oranları

Menengiomaların genel prognozu, özellikle iyi huylu (Grade 1) tümörlerde genellikle iyidir . Tam cerrahi rezeksiyon sonrası 5 yıllık sağkalım oranları %80 ila %90 civarındadır . Ancak, atipik (Grade 2) ve malign (Grade 3) menengiomaların prognozu daha değişkendir ve bu tümörlerde nüks riski daha yüksektir . Yapılan bir çalışmada, benign menengiomalar için 5 yıllık sağkalım oranı %70, atipik menengiomalar için %75 ve malign menengiomalar için %55 olarak bildirilmiştir . Başka bir çalışmada ise atipik menengiomalar için 1, 3, 5 ve 10 yıllık sağkalım oranları sırasıyla %91.9, %81.3, %68.8 ve %34.3 olarak belirtilmiştir . İleri yaş (≥ 60 yıl), erkek cinsiyet ve büyük tümör boyutu (> 5 cm) atipik menengiomalar için olumsuz prognoz risk faktörleri olarak tanımlanmıştır .  

Aşağıdaki tablo, menengioma derecelerine göre sağkalım oranlarını özetlemektedir:

WHO DerecesiTanım5 Yıllık Sağkalım Oranı10 Yıllık Sağkalım Oranı (Atipik)
Iİyi Huylu%70Bilgi Yok
IIAtipik%75%34.3
IIIKötü Huylu%55Bilgi Yok

E-Tablolar’a aktar

Nüks ve Tekrarlama Riski

Menengiomaların nüks etme (tekrarlama) riski, tümörün derecesine ve ilk tedavinin ne kadar başarılı olduğuna (tam veya subtotal rezeksiyon) bağlıdır . Benign (Grade 1) menengiomaların tam olarak çıkarılmasından sonra bile %10 ila %25 oranında nüks görülebilirken, subtotal (kısmi) rezeksiyonlarda ve yüksek dereceli (Grade 2 ve 3) tümörlerde bu oran daha da artar . Yapılan bir çalışmada, benign tümörlerin tam çıkarılmasından sonra 5 yıllık nüks oranı %20.5 olarak bildirilmiştir . Subtotal rezeksiyon geçiren hastalarda ise tümörün tekrar büyüme olasılığı daha yüksektir ve bu hastaların ikinci bir ameliyat geçirme olasılığı da artar . Agresif (kötü huylu) menengiomaların yaklaşık %20’sinde, tam rezeksiyondan sonra bile nüks görülebilir .  

Uzun Dönem Yaşam Kalitesi

Menengioma tedavisi gören hastaların uzun dönem yaşam kalitesi, tedavi sonrası kalıcı olabilen bazı semptomlar nedeniyle etkilenebilir . Yorgunluk, baş ağrısı, görme sorunları gibi fiziksel semptomların yanı sıra, kognitif (bellek, dikkat) sorunlar ve duygusal yük (depresyon, anksiyete) de uzun dönemde görülebilir . Sosyal hayatta rol kısıtlamaları ve iş verimliliğinde azalma gibi sorunlar da yaşanabilir . Ancak, çoğu hasta tedavi sonrası bağımsız yaşamlarını sürdürebilmektedir . Radyocerrahi gibi bazı tedavi yöntemleri sonrası uzun dönemde hastaların büyük çoğunluğunun tedavi sonuçlarından memnun olduğu bildirilmiştir .  

Tedavi Sonrası Takip ve Öneriler

Menengioma tedavisi sonrası takip protokolleri, tümörün derecesine, uygulanan tedavi yöntemine ve hastanın bireysel durumuna göre değişiklik gösterir . Genellikle düzenli nörolojik muayeneler ve periyodik nörogörüntüleme (MRG veya BT) kontrolleri içerir. Takip sıklığı ve süresi, tümörün derecesine ve nüks riskine göre belirlenir. Nüks veya progresyon (tümörün büyümesi) belirtileri açısından dikkatli bir takip önemlidir. Tesadüfen saptanan ve tedavi gerektirmeyen menengiomalar için de düzenli aralıklarla görüntüleme takibi önerilebilir . Sıvı biyopsi gibi non-invaziv yöntemler, nüksün erken teşhisinde gelecekte daha yaygın olarak kullanılabilir .  

Sonuç

Menengiomalar, merkezi sinir sisteminin en sık görülen tümörlerinden olup, çoğu iyi huyludur. Belirtileri, tümörün büyüklüğüne ve yerleşim yerine göre değişiklik gösterir. Tanısı genellikle nörogörüntüleme yöntemleriyle konulur ve kesin tanı için patolojik inceleme gereklidir. Tedavi seçenekleri arasında gözlem, cerrahi, radyoterapi ve bazı durumlarda sistemik tedaviler bulunur. Prognoz genellikle iyi olsa da, özellikle yüksek dereceli tümörlerde nüks riski mevcuttur. Tedavi sonrası uzun dönem yaşam kalitesi, kalıcı semptomlar nedeniyle etkilenebilir. Bu nedenle, menengiomalı hastaların düzenli olarak takip edilmesi ve desteklenmesi büyük önem taşır.

Similar Posts

Bir yanıt yazın